Tasavvuf ve Gnostisizm – Ömer Emre Kaya / sev’sene Nisan Ayı Teması

Sevginin en yüksek şekli, herhangi bir oluşu kişisel tercihlerimize veya çıkarımıza uyduğu için değil, onu olduğu gibi kabullenerek herhangi bir karşılık beklemeden sevmektir.

Bu sevginin temel kaynağı insanın kendisini doğanın mütevazı bir parçası olarak görmesi ve evrende var olan her şeyin kaynağının bir olduğuna dair beslediği açık veya örtük inancıdır. Tarih boyunca insanlık bilinçli ve içgüdüsel olarak sevgisini karşılıksız olarak teslim edebileceği bir varoluşu aramış ve bu yolda inanç sistemleri geliştirmiştir. Bu sistemlerinin pek çoğu kolaylıkla bilinemeyen ve kavranamayan bir yaratıcının koyduğu metafizik kuralların görünmeyen işleyişi ve bunların madde dünyasındaki yansımasının anlatımı üzerine kuruludur. “Tasavvuf” veya “Gnostisizm” bu bilinmeyenler âlemini birleyerek, ona düşüncede yoğunlaşma; sezgi ve tefekkür yoluyla mana ve sonsuz sevgiye ulaşma arayışıdır.

“Mutasavvıf/Mütefekkir” veya “Gnosyen” ise sevgi ve anlam arayışında, ancak önceden belirlenmiş düzenli ve sürekli pratiklerin yardımı ile sevgi, anlayış, hoşgörü davranışını tanır, uygular ve yüceltir. Bu sayede arayışı üzerine daha etkili bir şekilde yoğunlaşabilir. Bu yolda, öğrendiklerinin sayısı arttıkça bilinmeyen ve örtülü olanın bilinen ve açık olana göre ne denli büyük olduğunu kavrar. Evrendeki varlığı tekil ve bireysel olarak düşünüldüğünde önemlidir, ancak bütününün yanında son derece önemsiz ve küçük kalmaktadır.

Bu kavrayışın ardından madde ve mana âlemindeki varlığının genişleyip ferahlamasının tek yolunun, yaratana ve yaratılana duyulan karşılıksız sevgi olduğu düşüncesine ulaşır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir