1 Eylül 2019

Prim Danışmanı

prim-danismani

Son yıllarda markaların sayılarındaki artış, aralarındaki rekabeti aynı oranda artırmış ve bu durum tatmin olamayan ve hep daha iyisini arayan bir tüketici kitlesi yaratmıştır. Tüketiciler aradıkları ürünü belli bir markada bulamasalar bile aynı ürünün başka markalarda yüzlerce alternatifi mevcut. Bu durumda satış rakamlarına odaklanan markaların çoğu müşteri kaçırmamak ve böylece Pazar paylarını artırmak için, satış danışmanlarına, sattıkları ürün başına prim ödeme yöntemine yönelmiş durumlar.


Eh hal böyle olunca da satış kaygısıyla neyapacağını şaşırmış, müşterinin üstüne atmaca gibi atlayan ve nefes almasına bile izin vermeyen çok sayıda satış danışmanı mağazaları doldurmaya devam ediyor…
Satış danışmanları öyle bir şartlanmışlar ki satış yapmaya, mağazadan içeriye girdiğiniz anda üzerinize gelen bir sürü farklı satış danışmanı “Sadece bakıyorum”  cevabınızla asla yetinmiyorlar. Daha büyük mağazalarda ise aşırı yoğunluktan sadece etrafı toplamaya odaklanmış bir sürü satış danışmanı, siz kabinden çıkıp elinizdekilerle kasaya doğru yöneldiğiniz anda birden yanınıza gelip “kaç parça oluyor” diye sorup cevabınızı beklemeden hızla ürünleri elinizden kapıp üzerine prim alabilmeleri için gerekli olan kodu yazıyorlar.
Tüm bu örneklerdeki durum aslında satış danışmanlarını böyle davranmaya zorlayan sistemden kaynaklanıyor. Mağaza sahipleri sadece satışa odaklandıklarından mağazada yaşanan, müşteriye iyi hizmet vermeyle ilgili sıkıntıların farkına varamıyorlar.  Kişisel prim sistemiyle çalışan çoğu mağazada aynı olaylar yaşanıyor. Bu durumun çalışanların arasında yarattığı rekabet, “benim müşterimi çaldın” suçlamalarından, kasiyere kazandığı primden pay verme teklifiyle her etiketin üzerine kendi kodunu yazdırmaya kadar gidiyor. İşte bu noktada marka sahiplerinin çok bilinçli davranması gerekiyor.
Çünkü sadece prim almaya odaklanmış, müşteri servisini unutmuş, yani emek harcamadan para kazanabileceği bir prim sisteminde çalışan insanlar, birbirlerini rakip olarak gördüklerinden dolayı, aralarındaki takım olma bilinci köreliyor. Yapılması gereken şey; çaba harcayanın, iyi hizmet verenin kazandığı; destek olanın, işbölümü yapanın hak ettiği ve mağaza içerisinde çalışan herkesin aslında ne kadar gerekli olduğunu fark edebileceği bir sistem kurmaktır.  Bunun sonucunda ise iyi hizmet alan müşteriler sadık müşteri haline geleceklerdir.
Çok büyük mağaza zincirlerinde uygulanan havuz prim sistemi tüm çalışanların müthiş bir uyum ve beraberlikle çalıştıklarını gösteriyor. Bu sistemde tüm çalışanlar ortak bir havuzdan pay alıyorlar ve dolayısıyla tüm bölümlerde satılan her ürünün primi, tüm bölümlerde çalışanlara eşit olarak dağıtılıyor. Rekabet olmadığı gibi reyonda müşteri servisi yapan bir arkadaşına sonsuz destek olmaya çalışan bir sürü satış danışmanı olmasını sağlıyor. Çünkü destek olup daha çok ürün satmasına sebep olduğu arkadaşı sayesinde daha çok prim alacağını biliyor.
Her meslek grubunun kendine has zorlukları vardır ama fiziksel olarak da çok yorucu bir meslekleri olan satış danışmanları gerçekten çok zor koşullarda çalışıyorlar.  Bu kadar fiziksel ve duygusal emek ayrıca büyük bir zaman harcanan bir meslekte, prim sisteminin kurbanı olup işinden soğuyan, karakterleri rekabet ortamının stresine ters düşen satış danışmanları, mutsuz çalışanlar haline geliyor. Bu durum, pek tabii mağazaya giren müşterilere de yansıyor. Bu yüzden bırakalım da adı üzerinde satış danışmanları, gerçek işlerini yapacakları mutlu bir ortamda, insanları doğru ve faydalı ürünlere yönlendiren DANIŞMANLAR olabilsinler.

Paylaş!
LinkedIn
WhatsApp
X
E-posta
Facebook
Print

Benzer Yazılar