Hala anlamaya çalıştığımız, zaman zaman çatıştığımız, beraber çalışmakta ve üstleri olarak yönetmekte zorlandığımız gençler, ya haklıysa?
Onların motivasyonları için ofislerimizi renklendirdik; çalışma saatlerimizi değiştirdik; Hanım’ı Bey’i bir kenara bırakıp isimle hitabete seviye atladık; koçluk, mentorlük verdik (sanki bize koçluk veren olmuş gibi J )… Ama iş yaşamının kurallarını tekrar yazacak olacak gençleri anlamak ve şirketlerimizde mutlu şekilde tutmak için gidecek yolumuz, hala, var.
Farklılıklarımızı bir de şu 3 nokta ile irdelemekte; onları anlamak adına fayda sağlayacak mı, birlikte değerlendirmekte fayda var:
1- İş yaşam dengesi
Gerçekten bu kadar çok çalışmalı mıyız?
Bir günde 9 saat çalışmak; işe gidiş gelişleri, öğle arasını da katarsak 12 saatimizi iş için geçirmek… 6 saatlik uykuyu atınca %75’lik zaman dilimini işe vermek… Bu %75’lik dilim enerji seviyemizin yüksek olduğu zamanlar; %25’lik dilimde de cep telefonları ile kalan işten kopamıyoruz. Bu gerçekleri de hesaba katarsak, eşimizle, çocuğumuzla, arkadaşlarımızla geçirdiğimiz zamanın ne denli az ve düşük enerji kalitesinde geçirdiğimizi anlamak zor değil.
Avustralyalı Hemşire Bronnie Ware, ölüm döşeğindeki hastalarla sohbetlerinden çıkarımları ile kitabında (Ölmeden Önce Pişman Olduğumuz 5 Şey) insanların pişmanlıklarını şöyle sıralıyor:
-Keşke başkalarının ne diyeceğine bu kadar değer vermeseydim.
-Keşke bu kadar çok çalışmasaydım.
-Keşke duygularımı dile getirseydim.
-Keşke arkadaşlarımla kopmasaydım.
-Keşke daha mutlu yaşasaydım.
Yaşamımızın son gününde kuvvetle muhtemel, yaptığımız sunumları, tamamladığımız projeleri değil, sevdiklerimiz ile geçirdiğimiz güzel zamanları anımsayacağız; onların daha çok yaşanmış olmasını isteyeceğiz. Ware’in araştırmasını da bunu destekliyor.
Uluslararası denetim ve danışmanlık firması Mazars, 64 ülkede yaptığı araştırmada gençlere yaşam gayelerinin ne olduğunu soruyor. %29’u iş yaşam dengesi, %27’si hayatı tam yaşamak diyor. “Ailem ile vakit geçirmek istiyorum” diyenlerin oranı %11. Bütün bunlar genç nesli temsil eden Y Kuşağı’nı iş yaşamının yaramaz çocukları yapmıyor. Bir taraftan da çalıştıkları şirketlere katkı sağlamak istiyorlar ve bireysel katkılarını hissettikleri zaman ait hissediyorlar. Şirketlerin ve yöneticilerinin kişisel gelişimlerine katkı sağlamasını bekliyorlar. Değerleri ile örtüşen şirketlerde çalışmaya özen gösteriyorlar. Özetle anlamlı bir kariyer istiyorlar; ama iş yaşamının, özel yaşamlarına taşmasını istemiyorlar.
İş yaşamı için hâlihazırda zamanımızın büyük kısmını ayırdığımız ortada. İnsanların ölmeden önceki pişmanlıkları (Çok çalışmış olmak, arkadaşları ile yeterince zaman geçirmemiş olmak) gerçekleri de eklenince, Y Kuşağı’nın İş Yaşam dengesindeki hassasiyetini tekrar anlamaya çalışmak, sadece onları anlamak için değil kendimiz için de doğru bir hamle gibi görünüyor.
2- En Çok İhtiyacımız Olan Soru: NİÇİN?
Y Kuşağı’nın İngilizce kökeni “Generation Y”. Buradaki Y, aynı telaffuza sahip WHY kelimesinden geliyor; yani NİÇİN kelimesinden (1). Nedeni ise bu kuşak temsilcilerinin sorgulayan yanları ile NİÇİN sorusunu sıkça kullanmaları; konulmuş kuralların nedenini anlamaya çalışmaları… Onlar için kurallar, kabuller uymak için değil, önce sorgulanmak için…
Hem yerel hem küresel şirketler ise; ne kadar kurumsal olursa olsun, geçmişi ne kadar uzun olursa olsun; verimsizliklerle dolu. Bu nedenle doğru bir proje ile büyük tasarruflar elde etmek her zaman mümkün.
Örneğin; su damacanaları NİÇİN yuvarlak, NİÇİN köşeli değil? Ortalama haftada bir evimize sipariş verirken bu noktayı hiç sorduk mu kendimize? Ben sormamıştım; ta ki köşeli damacanaları İtalya’da görene kadar. Yuvarlak değil köşeli olduğu zaman bir TIR’a %27 daha fazla damacana koymak mümkün. Türkiye’de tüm damacanaları köşeli yaptığınız zaman çıkan sonuç, su taşıyan araçların Ekvator’un etrafını 2500 defa daha az dolaşacaklarını gösteriyor. Su sektöründe lojistik maliyetler %30 civarında; Petrol ile Su taşınan bu sektörde böylesine bir tasarruf önemli avantajlar sağlaması mümkün.
Belediye çöp arabalarını düşünün; her gün aynı rota ile çöp konteynırlardan çöpleri alıyor. NİÇİN her konteynır her rotada ziyaret ediliyor? Peki ya her çöp konteynırı henüz dolmamışsa… Türk girişimciler Evreka diye bir uygulama ile konteynırlara sensör takıyorlar. Çöp araçlarının kat ettiği toplam yol önemli ölçüde azalıyor.
Sosyal baskı üzerine yapılan sosyal deney, aynı zamanda şirketlerdeki negatif öğrenmeyi de temsili olarak anlatıyor. Deneyde gözcü muayenesine gelenler, öncekiler yapıyor diye sürekli aralıklarla ayağa kalkıp tekrar oturuyor. Kimse NİÇİN sorusunu sormadığı için yapılanı doğru kabul edip sonradan gelenlere de bu şekilde öğretiyor. Şirketlerde de geçmişten gelen tecrübeler ile ağabeylerimizin ablalarımızın bize anlattıkları ile benzer birçok gereksiz işler yapıyoruz; farkında olmadan.
Bu örnekler dahi NİÇİN sorusunun ne denli kıymetli olabileceğini gösteriyor. Geçmişten gelen kabuller, hemen önümüzde duran verimsizlikleri görmemize engel olabilir. NİÇİN diye soran çalışanlara engel olmak yerine sorgulamasını teşvik etmek, şirketlerin ve yöneticilerinin lehine olacaktır.
3- Akıl Yaşta Değil Başta… Mı?
Büyüklerinin elini öperek büyüyen önceki kuşaklar için yaşça büyük olmak, saygı görmek için yeterli bir nedendi. Yöneticilerinin önünde düğme ilikleyen, odalarına destur ile giren önceki kuşaklar için bilginin kaynağı da çevrelerinde yaşça büyük olanlar oldu; işyerinde müdürleri, okulda öğretmenleri…(2)
Y kuşağı için durum farklı. Onlar için saygının kaynağı yaş değil; karşıdaki insanın donanımı. Yaşça büyük olsa da bilgi birikimine sahip olmadığını düşündüğü kişiye saygı göstermiyor. Çünkü önemli bir güç olan bilgi parmaklarının ucunda, bilgiye erişimleri çok kolay. Ebeveynleri, öğretmenleri ile, önceki kuşakların tersine, yakın iletişim ile büyüdüler. YAŞ onlar için çekinme veya saygı duyma sebebi değil; her yaştan kişi gibi kendilerini eşit birey olarak görüyorlar.
İçinde bulunduğumuz dijital çağda, her türlü konuda yeni bilgiler literatüre çığ gibi ekleniyor. Bugünün doğrusu yarının demodesi oluveriyor. İş modelleri değişiyor; devasa şirketler batıyor, yeni şirketler kısa zamanda milyar dolarlık piyasa değerine erişebiliyor. 1960’larda 60 yıl olan şirket ömrü 16 yıla düştü; 2020’de 12 yıla düşmesi bekleniyor(3). Favori meslekler kayboluyor; ama kaybolan her 1 mesleğe karşılık 2,6 yeni meslek türüyor (4). Düne kadar ismi geçmeyen Büyük Veri Uzmanı (Data Scientist), Siber Güvenlik Uzmanı, Sosyal Medya Uzmanı gibi meslekler arananlar listesinin zirvesine yükseliyor.
Bu denli hızlı dönüşen dünyada ve iş yaşamında, eski bilgiler ile yeni başarılar elde etmek ne kadar mümkün? Geçmişte güzel sonuçlar getirmiş doğrular, bugün ne denli geçerli? Hangisi daha çok saygıyı hak ediyor? Uzun yıllar tecrübesi olmasına rağmen değişime kapalı, bilgilerini güncellemeyen yönetici mi? Değerli tecrübesine bugünün güncelini ve geleceğin vizyonunu ekleyen bir yönetici mi?
Yan yana koyarak bu 3 pencereden tekrar bakalım iş yaşamına. Belki gençleri daha iyi anlarız; hatta onlar gibi düşünmeye bile başlarız…
İnan Acılıoğlu
- Instagram inanacilioglu
- Linkedin İnan Acılıoğlu
Bu yazı www.inanacilioglu.com kişisel blog sayfasında 10 Nisan 2017 tarihinde yayımlanmıştır.
(2) İŞ’te Y Kuşağı
(3) İTÜ Dijital Dönüşüm Zirvesi
(4) ABD Çalışma Bakanlığı
Görsel kaynağı: “What is you are right and they are wrong”