Trafikte kırmızı ışığı beklerken daha sarı ışıkta arkadan çalan korna,
Çocuğumun kötü gelen ders notu,
Ekip arkadaşımdan ya da amirimden gelen bir eleştiri,
Yetişmeyen siparişler,
Haksız yere şikâyetler,
Durdurulamayan zaman…
Bu gerçekler karşısında öfkelenir insan. Öfkelendikçe göz kararır. Karardıkça ok yaydan çıkar. Sonrasında….
Keşkeler peşini bırakmaz insanın. Keşke kalbini o kadar kırmasaydım, keşke biraz daha serinkanlı davransaydım. Keşke…
Son pişmanlık fayda eder mi? Etmez..
Peki neden böyle durumlarda daha sonra pişmanlık duyacağı hareketler yapar insan? Bu işin bilimsel bir açıklaması var mı?
Tabi ki var.
Herhangi bir stres verici durum ile karşılaştığımızda ilk olarak beyinde sürüngen beynin devreye girer. Sürüngen beyin devredeyken mantıklı beynimiz devre dışı kalır.
Sürüngen beynin işlevi de sadece savaşmak veya kaçmaktır.
Dolayısıyla tüm öfke anlarımızda mantıklı beynimiz devre dışı kaldığından haklı olarak sadece saldırmayı veya ortamı terk etmeyi düşünüyoruz.
Elinizi baş parmağınız içte kalacak şekilde yumruk yapar mısınız?
Baş parmağınızı sürüngen beyin, diğer dört parmağınızı da mantıklı beyin olarak düşünün.
Bu durum mantıklı beynimizin de devrede olduğu sağlıklı düşünebileceğimiz durumdur.
Şimdi dört parmağınızı açın. Bu durum ise mantıklı beynimizin devre dışı kaldığı sağlıklı düşünemediğimiz durumdur.
Anadolu’ da güzel bir söz vardır. Tepemin tasını attırma diye. Yani mantıksal beynimi attırma, beni sürüngen beynimle düşünmeme sevk etme diye.
Hayat, “Ölüm Oyunu” filmi gibi Kaç veya Saldır’ dan ibaret değil ne yazık ki.
Dünya döndüğü, güneş doğduğu, ilk yağmurun bıraktığı toprak kokusunu ciğerlerimize doldurduğumuz, nefes aldığımız sürece sorunlar bitmeyecektir. Dolayısıyla böyle anlarımızda daha sonrasında pişmanlık duyacağımız durumlardan uzak kalmak, kalp kırmamak adına üzerimize düşen en önemli sorumluluk öfke anında anı anına hareket etmemektir.
Mantıklı beynimizi devreye sokmak için sağlıklı nefes alıp verme, nefesimize odaklanma en kısa ve pratik çözümdür.
Çok sinirlendiğiniz anda içinizden üç kere derin nefes alın, uzaklaşabiliyorsanız bir süreliğine öfke dolu ortamdan uzaklaşın, döndüğünüzde öfkenizin biraz olsun yatıştığına dolayısıyla tepkilerinizin daha az kırıcı ve yapıcı olduğuna şahit olacaksınız.
Aristo der ki:
Herhangi bir kimse öfkelenebilir. Bu kolaydır. Ne var ki; Doğru İnsana Doğru Derecede Doğru Zamanda Doğru Maksatla ve Doğru Biçimde Öfkelenmek İşte Bu Zordur…