Çalışma hayatımın en kötü günüydü…
Sunum çıkışında hemen telefonuma sarıldım; tanıdıklarımı arayama başladım, “Bana göre iş varsa kulağınız delik olsun, haberleşelim”…Yaşanan şok sonrasında gösterilen, kontrol dışı, iş arama refleksi…(*)
Hâlbuki bir sene öncesine kadar, şirketin CEO’su ile aramız gayet iyiydi. Lojistik Müdürü olarak çalışmaktaydım; ayrılan direktörüm, yerine beni aday olarak göstermişti. O da gayet başarılı olduğumu ve biraz sektör tecrübesi edindikten sonra direktör de olabileceğimi söylemişti.
Bu olumlu durum, bir bayi toplantısı sonrasında yerini, birden bire buz gibi bir ilişkiye bırakıverdi.
Bayilerle yaptığımız ortak çalışmanın sonuçlarını CEO’ya sunuyorduk. İK’sından lojistik birimine, finanstan satış birimine kadar her fonksiyondan bir kişinin katılımı ile bir uzman ekip kurulmuştu. 25 farklı ildeki 25 bayi ziyaret edilmiş ve denetlenmişti. Her fonksiyon, her bayiye gelişimleri için bir yol haritası paylaşmıştı. Bayiler memnundu, büyük paralar ödeyip alacakları danışmanlık hizmeti ayaklarına gelmişti ve güzel sonuçlarını da almaya başlamışlardı.
Lojistik konularında rota verimliliğinden ideal depolama şartlarına kadar birçok konuda yol göstermiştim. Bazı depolarda bayi sahiplerinin köpekleri vardı. Gıda depolaması yapılan yerlerde hijyen şartları gereği köpek beslemenin uygun olmadığı, bu nedenle köpeklerini depolardan uzak yerlerde beslemeleri yönünde bildirimde bulundum. Depo sahipleri de bu durumu anlayışla karşılayıp, köpekleri depolar dışında farklı alanlara aldılar.
Ve olan bundan sonra oldu.
Sunum sırasında bayilerden birisi şaka ile “İnan Bey’in katkısı çok oldu ama köpeği de salmak zorunda kaldık” dedi. Bunu duyan CEO’nun, sanki adam öldürmüşüm edasıyla attığı bakış… Herkesin içinde “Nasıl kıyarsın onlara?” diye bağırması…”Onların sadece depo dışında bir alana alınmasını istedim” dahi dememe fırsat bulamamam… Ve CEO’nun bana küsmesi… Karşı karşıya geldiğimizde yüzünü başka tarafa çeviriyordu ve artık benimle muhatap olmuyordu.
Ve gelelim o güne, kariyer hayatımın en kötü gününe…
Tabi ki küskünlüğü devam ediyordu. 6 ay kadar önce başlayan İşveren Markası oluşturma projesinde üniversiteler ile iletişim başlığını ben yönetiyordum. Diğer başlıklarını yöneten 3 arkadaşım sunumları ile planlarını anlattılar, CEO gayet memnun dinledi, yorumlarını paylaştı, geribildirimlerini verdi.
Ne zamanki ben çıktım sahneye, sunumuma başladım, kafayı öne eğdi, aldı cep telefonunu eline. Yüzündeki ciddi eda ile sunumumun sonuna kadar bir kelime etmediği gibi suratıma dahi bakmadı. Sunumum bitti ve dedi ki “Hepsini beğendim, bir tek üniversiteler ile olan kısmı beğenmedim, Ayşe (**) buraları tekrar çalışın gelin”.
Yüzüme bakmayarak beni ortamda yok saymıştı.
Söylediklerimin kelimesini dinlemeden beğenmediğini belirtmişti.
Bir de beğenmediğini bana söylemiyor, konu ile ilgisi olmayan Ayşe’den rica ediyordu…
Daha ne olsundu… Burada bana ne kariyer imkânı kalmıştı, ne gelecek planlarında yer… Sonuçta CEO bana küsmüştü. Yerim yoktu artık şirkette.
Sunum sırasında yaşadığım şok ve üzüntü, akşam evde de devam etti. Yemek dahi yiyemedim. Ağzımı bıçak açmadı. Uyku da tutmadı haliyle…
Ve sonra düşündüm. Sunumda bahsettiğim projeler doğru projelerdi; tamamlandığında şirkete katkısı olacaktı. Her birini diğer çalışma arkadaşlarımla teyitleşmiştim; onlar da katkılarına inanıyorlardı. Bunlar benim için yeterliydi. Karşılaştığım olumsuz davranışların moralimi bozmasına izin vermeyecektim. Doğru olduğuna ve şirkete katkısına inandığım işleri, projeleri; bir başkasının beni motive etmesini beklemeden uygulayacaktım.
Ve öyle de yaptım. Sunumda anlatılan yol haritasına sadık kaldık.
Yapılanlarla 1 sene sonunda,
Şirket üniversite öğrencileri tarafından en çok çalışılmak istenen şirketler arasında 95.likten 24.lüğe yükseldi.
Bu başarı sonunda bana Başarı Sertifikası verildi. Sertifikadaki imza bana küsen CEO’ya aitti.
Bir yıl içerisinde gençler hakkında, Y Kuşağı hakkında önemli teorik bilgiler edindim; pratik uygulamalarda bulundum. Hatta Y kuşağı üzerine bir de kitap yazdım, “İŞ’te Y Kuşağı”.
Daha ne olsundu… Motivasyonumu bir başkasının eline bırakmamıştım. Hem şirkete hem kendime önemli katkılar sağlamıştım.
Müdüründen, iş arkadaşından, çevresinden yakınan dostlarıma anlatıyorum bu hikâyemi. Ve diyorum ki: “İçten yanmalı olun, başarıyı getirecek o motivasyon çarkını başkasının çevirmesini beklemeyin. Dümene kendiniz geçin.”
İnan Acılıoğlu
- Instagram inanacilioglu
- Linkedin İnan Acılıoğlu
Bu yazı www.inanacilioglu.com kişisel blog sayfasında 9 Mart 2017 tarihinde yayımlanmıştır.
* Eyvah! İş Görüşmesi, Hakan Yaman&Ahmet Şerif İzgören
**Temsili olarak kullandığım isim, gerçek ismi değildir.