Bir bebeği sevmek …
Bir ağacı sevmek …
Bir köpeği sevmek …
İnsanı, bitkiyi, hayvanı ya da hepsini, bir arada ve bütün olarak sevmek. Ne anlamlı bir duygu! Nasıl büyük varsıllık!
Bir bebeği sevmek …
Bir ağacı sevmek …
Bir köpeği sevmek …
İnsanı, bitkiyi, hayvanı ya da hepsini, bir arada ve bütün olarak sevmek. Ne anlamlı bir duygu! Nasıl büyük varsıllık!
ÖĞRENMENİN TADI (*) (**)
Tülay Üstündağ
Kaliteli bir porselenden yapılmış, aynı incelikte desenlerle süslenip gördüğünüzü daha da güzelleştiren bir fincan ve fincan tabağını elinize almaya ne dersiniz? En son ne zaman “Bir kahve içelim mi?” sorusunu duyup, bulunduğunuz yerden keyif almıştınız?
Huysuzluk yapıyorum…
Israrcıyım…
İnatçıyım…
Takıntılıyım…
Sabahın erken saati. Özel bir bankanın servis aracındayım. Aracın solunda, önde ve bir numaralı koltukta oturuyorum. Servis hareket ediyor. Kısa süre sonra kaldırımda bekleyen kadınlı erkekli bir grubun önünde duruyor. O kişiler araca biniyor. Kendilerine bir yer bulup oturuyor. Araç hareket ediyor.
Sağımdan solumdan sesler geliyor. Duymak istemesem de dinliyorum. Elimde değil ki…
Yedisinden yetmişine konuşmalar… Çocuklar da büyükler de aynı ifadeleri kullanıyor. Tümceler kulağımda asılı kalıyor:
Eleştirinin tanımları gözden geçirildiğinde şu ifadeyle karşılaşılır: “Bir insanı, bir konuyu, bir yapıtı, doğru ve yanlış yönlerini bulup göstermek amacıyla inceleme işi.” (1) Gözlemlerime dayanarak günlük yaşamda eleştiri sözcüğünün bu anlamda kullanıldığını sanmıyorum.
Eleştiri aklıma önce eş anlamlısı olan “tenkit” etmeyi getiriyor. Tenkit içinde de doğrudan çok, yanlışı vurgulamak var. Olumlu bir anlam hissedemiyorum. Üstelik tenkitle; kimi zaman insanı çok yönlü yıpratan, içini acıtan ve bireysel öfkeyi çoğaltan bir tutum gözlüyorum.
Duyup önemsemediğiniz, söyleyip dinlemediğiniz, görüp rahatsız olmadığınız ve okuyup fark etmediğiniz yanlış dil kullanımları var mı? Bence var. En çok karşılaştığım yazılı örneklerden bir bölümünü paylaşmak isterim…