Bugün 40 yaşına basıyorum.
Ve bugün kalan ömrümün ilk günü.*
Çok şey var daha yapılacak.
Örneğin kariyer hayatımın yarısını dahi doldurmadım. Baş döndüren hızla değişen dünyada daha öğrenecek çok şey var. Adapte olacak, hatta öne geçip liderlik yapılacak çok değişiklik var. Nice farklı projede nice güzel ve farklı insanlarla çalışacağım…
Sadece iş yaşamında değil istediklerim, hedeflediklerim. Gezilecek çok ülke var; görülecek çok kültür… Öyle ünlü veya hep öne çıkarılan yerleri görmek değil niyetim. Bir şehre gitti mi sokaklarında kaybolup insanlarını, insanlarının yaşamlarını gözlemlemek… Oturup çaldıkları müziği dinlemek, yedikleri ne ise oturup onların içinde onu yemek…
35’imden sonra fark ettim birçok yeteneğimi. Topluluk önünde çıkıp iki kelam etmek fobi iken şimdi binlerce kişiye saatlerce konuşmak, en büyük keyiflerimden… Kitap yazdım örneğin, içimde uyuyan bir yazar varmış… Daha nice cevherler var bende benim bilmediğim, onları çıkarmak lazım gün yüzüne.
Elime raket almışlığım yokken 2 sene önce kızıma özenip başladım tenise. Geçen sene ilk turnuvama katıldım. Çok perişan ettiler beni maçlarda J ama yenilginin bu kadar güzel olabileceğini gördüm. Bu sene daha iddialıyım turnuvaya hazırlanırken. Demek ki daha ne sporlar var maçlarında yenilmem; yenilirken haz almam gereken…
Çevremdeki olumsuzluklara söylenmek yerine katkı sağlamaya, bilgiyi paylaşmaya devam edeceğim; elimden geldiğince. “Ama”ların yapılabileceklere en baştan nasıl bariyer olduğunu anlatacağım. Hayatına dokunabileceğim çok insan var daha…
Çok insan var, daha tanımam gereken. 1993’te vatanı korurken gözlerini kaybeden, her şeye rağmen hayata ders verir onlarca kişinin çalıştığı bir şirket kuran, iki halk müziği albümü çıkaran, bir de kitap yazan Uzman Çavuş Hüseyin Özlük ve onun gibiler de var bu memlekette. Onlarla tanış olmak, oturup sohbet etmek neler katar, kalan insan ömrüne…
Ve değişmeye devam edeceğim. 5 sene sonra belki bu yazdıklarımın, yaptıklarımın eksik kaldığını bilerek, dönüşmeye devam edeceğim…
Bu yazımı biraz kısa yazacağım… Dedim ya, yapacak daha çok iş var daha J
İnan Acılıoğlu.
İnsandaki dönüşümü Can Yücel’in şiirinden daha güzel ne anlatabilir ki…
20 YAŞ 35 YAŞ 40 YAŞ VE BUGUNKİ BEN
-Şunları bir araya toplayayım. Bir güzel muhabbet edelim- diye düşündüm.
Mutfak işinden de anlarım.
Donattım sofrayı.
Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti.
Birinin yediğini öbürü yemez.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum.
Mumları da yaktım.
Bak hepsi, Erick Satie severdi.
Hatırladım.
Müziği de ayarladım.
Geldiler.
20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.
Birden 20 yaşımı, 35 yaşımın karşısına oturttum.
40 yaşımın karşısına da, ben geçtim.
Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
Yatıştırayım dedim.
-Sen karışma moruk- dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
Evin de içine ettiler.
Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine…
*Charles Dederich’in sözünden alıntıdır.
- Instagram inanacilioglu
- Facebook İnan Acılıoğlu Kişisel Blog
Bu yazı www.inanacilioglu.com kişisel blog sayfasında 27 Mart 2017 tarihinde yayımlanmıştır.